Mavi önlüğümüz beyaz yakalığımızla okul çıkışı yolunu tuttuğumuz , ilimiz Karaer Mahallesi’nde çam ağaçları arasında kaybolmuş ve yıllardır kendini yenileyememiş bir yapı. Burası 7’den 70’e bir çok okurun yararlanması amacıyla oluşturulmuş bilgi deposu, il halk kütüphanemiz…
Bina girişinde merdiven boyunca uzanan görkemli bir limon ağacı karşılar kitap severleri. Ardından içeriye henüz girdiğinizde ağır bir kokuyu hissedip, raftan kitabınızı seçerken gözünüze ilişecek olan pencere kenarlarındaki örümcek ağlarını fark edeceksiniz.
Ayrıca posterler arkasına saklanmış kırık dökük onarılmamış duvarlar ve hijyenle henüz tanışamamış WC' lerde yapının diğer bir yüzü… Göze çarpan tek değişiklik ise binaya eklenen kamera sistemi olsa gerek. Oysa bireysel çalışma ortamlarının, Wi-Fi kullanımının, mola alanlarının vs. var olduğu mütevazi bir kütüphane, ilimize ve okumayı seven her vatandaşa daha faydalı ve yakışır olmayacak mıdır?
Bilim ve teknolojinin her alanda gelişme gösterdiği , birçok kalkınma planlarının yapılıp uygulandığı bu modern çağda, “Neden okuma oranımız diğer ülkelere göre düşük” diye yakınırız bir de! İşte ilimiz kütüphanesi ufak ama etkili bir örnektir diye düşünmekteyiz. Önemli olan gerekli bilgi ve belgenin bu yapılar içerisinde bir banka gibi depo edilmesi değildir. Bu eserlerin dolanımını sağlamaktır. Aynı zamanda bu hazinenin gereği gibi korunup topluma SAYGI ile sunulmasıdır. Hizmetin hakkı ile yerine getirilmesidir. Yoksa tozlu raflarda arşivlenmiş o ya da bu yazarın eserlerinin toplum açısından bir anlamı olmayacaktır. O eserleri topluma sunuş şekli önemlidir. Bu hizmetin kalitesi ne kadar yüksek ise toplumun bilgi talebi de o kadar yüksek olacaktır. Dolayısıyla bu talep toplumun okuma oranına olumlu etki yapacaktır. Toplumu teşvik edici rol oynayacaktır. Burası bir bilgi mutfağı ise o bilgiyi topluma en maharetli şekilde servis etmeliyiz ki ; bilgiye doyamamış, araştıran ve gelişen bir nesil inşa edebilelim.