2011 yılında Isparta’da bir ilkokul,
Andımız’ ı sınıf arkadaşlarından önce okuyan bir öğrenci,
Öğrencisine sinirlenen bir bayan öğretmen,
Darp ve Hakaret suçu,
Tazminat Cezası…
(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Kararı)
Her meslek, ister çok ister az toplumun gelişmişlik düzeyine katkıda bulunmaktadır. Her meslek toplum nazarında öyle ya da böyle bir değere sahiptir. Ancak bazı meslekler vardır ki, belli bir değerin üzerinde, kutsal bir kimliğe sahiptir. Öğretmenlik mesleği tarih boyunca kutsal bir görev olarak görülmüş ve önemsenmiştir. Hem yaşayan nesli iyileştirmek hem de yaşayacak olan nesli inşa etmek imkân ve fırsatına sahiptir.
Öğretmenlik mesleğini icra edenler öncelikle kendi kişisel hal ve davranışları ile mesleğin gereklerini bütünleştirmelidir. Bir matematik dersinde öğretmenin öğrencisine yüklemiş olduğu bilgi sadece “iki kere iki dört eder” değildir. Sandığımızdan çok daha fazlası; ses tonu, söyleme şekli, kendisine hitabı, yüz ifadesi gibi birçok unsur öğrencisinin zihninde yer edinmiştir artık. Öğretmenler öğrencileri tarafından çoğunlukla örnek alınan karakterlerdir. Çünkü öğretmen öğrencisinin gözünde her zaman için doğruyu bilen, yanlış yapmayacağına inandığı kişidir. Öğretmenin her bir hareketi olumlu ya da olumsuz olsun, öğrenciyi kısa zamanda etkileyebilecek güce sahiptir.
Bir öğretmenin öğrencisine hakaretten bahisle ceza almış olması mesleğin onurunu oldukça zedelemektedir. Hiçbir anne kulağı çekilen Ali’sini, tokat atılan Ayşe’sini okul bahçesinde gözyaşları ile bulmak istemez. Öğretmen ve öğrenci birbirlerinin esiri, kölesi değildir. Bir öğretmenin imzası, öğrencisinin başarısıdır. Öğrencisine davranışı ise mesleğine vermiş olduğu değerin ölçüsü, kişiliğinin aynasıdır. Mesleğin saygınlığı, toplumun öğretmenlere bakış açısından önce öğretmenlerin kendilerine olan öz saygılarına bağlıdır. Meslek kendi içindeki gelişim çabası ile saygınlığı ve değerini koruyacaktır.
Minik kalplere sevgi tohumları bırakabilmek dileğiyle…