• BIST 8895.18
  • Altın 2238.926
  • Dolar 32.3364
  • Euro 35.0937
  • Gümüşhane : 4 °C
  • Trabzon : 9 °C

BADEM GÖZLÜ

21.11.2018 17:29
Mus'ab Atıcı / YAZAR

Mus'ab Atıcı / YAZAR

1950’li yıllar…  Köyden kente göç hareketlerinin başlamasıyla büyük şehirlerde kambur üstüne kambur olmaya başlamış sıkıntılar. Şehirler alabildiğine çarpık büyürken;  gece konanlarıyla, konamayanlarıyla, orta sınıfıyla, köylüsüyle, kentlisiyle koca bir curcunaya dönmüş tüm memleket. Yıllar sular seller gibi akıp geçerken hali hazırdaki hükümetlerin tüm çabası bu iç göçü tersine çevirmek olmuş. Fakat gelin görün ki masadaki hesap uymamış vatandaşa. Göç hareketi giderek hızlanmış.70’li 80’li yıllara gelindiğinde freni patlamış bir kamyon olmuş iç göç. Tabi durum böyle olunca almış memleketi bir geçim kaygısı. Dolup taşan kahvehanelerde sabahtan akşama kadar iş ilanı kovalayanlar mı dersiniz, amele pazarlarında günlük yevmiyesi peşinde hiç bilmediği, anlamadığı  işleri “yaparım ağabey” diye kapmaya çalışanlar mı, kısa yoldan dönmeye çalışan şark kurnazları mı? Koca bir panayıra dönmüştür memleket. Kırda doğum oranı arttıkça şehirlere sirayet eden bu görüntü çoktan ülkenin alın yazısı oluvermiş.

İşte bugünlerde gecekondu mahallerinden, tamirhanelerden, gece vardiyalarında fabrikalardan, taksilerden, minibüslerden bir müzik sesi yükselmeye başlamış. Dönemin entelektüelleri  (bu kelimeye de bir türlü alışamadım)  bu hepimizin çok iyi tanıdığı müziğe bir takım isimler yakıştırmışlar. “Yoz müzik”, “gecekondu müziği”, “minibüs müziği” yani bizlerin bileceği ismiyle arabesk müzik…

Bir birine nazire yaparcasına dinlenmeye başlamış Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hakkı Bulut, Bergen ve daha niceleri. Ama en çok bu başta adlarını zikrettiğim üç baba dağlamış, büyük şehirlerde yaşayan ya da yaşamaya çalışan gariplerin yüreğini.

Bir tamirhanede uykulu gözlerini ovuştura ovuştura çalışmak zorunda olan daha okul çağındaki çırağın yağlı kirli ellerinde notalara dökülmüş “batsın bu dünya”, sevdiği kızla garibanlık yüzünden evlenemeyen delikanlının dilene pelesenk olmuş “çeşmenin başına inen güzel”. Bir gece vardiyasında kaza geçirip bir kolunu kaybeden işçi “yakarsa dünyayı garipler yakar” deyip kaderine ah etmiş.

Sonra ne mi olmuş?

TRT bu şarkıların çalınmasını ve dinlenmesini yasak etmiş. Fakat yasak mı dinler memleketin ötekileştirilmiş, kıyıya köşeye itilmiş, devlet dairelerinde hep görmezden gelinmiş Anadolu çocuğu. Tabi ki dinlemez yasak filan, hatta yasak olan her şeye de daha bir meyli vardır. Gün geçtikçe, bindikçe sırtlarına geçim kaygısı daha bir artar müziğin sesi.

Yıllar yılları kovalamaya devam ederken nasılsa birden döner devran. Yavaş yavaş yer almaya başlar arabesk müzik televizyonlarda, radyolarda. Bir de üzerine film çevirmeye başlarlar. Artık neredeyse her albümün bir filmi vardır. Boy gösterirler beyaz perde. Hem beyaz perde de hem hayat sahnesinde.

Şimdi ne mi oldu ?

                Babalar gözünü kendi tarzlarının dışına diktiler. Aslında çokta iyi ettiler. Dinleyenler “işte yorum budur” dedikçe babalar ve evlatları kendileri popüler kültürün tam ortasında buluverdi.

Dün burun kıvırılan, ötekileştirilen, kenar mahalle müziği dedikleri arabesk müzik bugün tam bir entelektüel kıskacında. Ne oldu peki elleri çalışmaktan nasır tutmuş o çocuklara? Evine ekmek götürme davasından başka davası olmayan, patronundan daha jelatini açılmamış küfürler yiyen o babaya? Ne oldu peki alnının akıyla fabrikalarda gece gündüz  demeden çalışan, şehrin kuytu bir mahallesinde töre cinayetine kurban giden kadına?

Ne mi oldu ?

Şimdi hepsi popüler kültürün, hatta bu yazının konusu oldu. Bugünlerde Müslüm Baba filmine konu oldu. Hani şu sinemaları yer kalmayacak kadar dolduran filme, hani gariplere sadece dört, bilemedin beş dakika ayıran filme.

Ah benim güzel emekçi, işçi, garip kardeşim. Taşı toprağı bir haltmış gibi köyünü, ana baba yadigarını bırakıp şehire gelip , en az garibanlığı kadar büyük hayalleri olan kardeşim  bak görüyor musun nasıl da sahiplendiler beyler, hanımefendiler Müslüm babanızı ve diğerlerini. Peki ne kaldı şimdi elinizde bir eyvahtan dertten başka. Dert bile popüler olunca ancak hatırası size rantı entellere düştü. Velhasıkelam işte böyle işliyor bu memlekette denklem “ Kör öldü de badem gözlü oldu.”

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim