HAK ETTİĞİNİZ GİBİ

“Nasılsanız öyle idare edilirsiniz” Hadisi Şeriflerini duymayan bilmeyen yoktur. Bugün geldiğimiz noktada bu hadisi Gümüşhane olarak iyi sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Kendimizi sorgulamamız ve nerede hata yaptık, yapıyoruz dememiz gerekiyor. Hata bizde mi bizleri yönetenlerde mi?

İlimizde yerel aday beklentisinin en yüksek olduğu dönemden geçerken acı olan şehirden 3-5 aday dışında yerel aday çıkaramadık. Hayıflandığımız durumla yaşadığımız aynı değil. Fikirler zikirler bir değil. Çok şükür bu il insanı halkı sadakatli, liyakatli ve onurludur. Karaktersizlik kitabımızda da yaşantımız da yoktur olmamalıdır. O halde sorun nerede?

Bizler hala kendi insanımızı kendi adamımızı yüceltmeyi, dışardan gelenlere karşı savunmayı öğrenemedik. Kısa vadeli menfaatlerimiz uğruna şehrimizin geleceğini feda eden yaklaşımı kendimize uygun görür olduk. Kısaca tespitim bu. Aslında en önemlisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a duyulan sevgiden ve her şeye rağmen çalınan kapımızın kapanmasını engelleyen merhametimizden bu başımıza gelenler… Ben öyle görüyorum.

Ülkemizi yönetenlere her daim güvenene bir şehirdir Gümüşhane. Sorgusuz sualsiz tam destek vermiştir her daim. Bir istisna hariç. 7 Haziran Seçimleri veya yol kazası diyelim. Kendisine aşırı güvenen sistem ve yöneticiler, topluma inmesine ve alkış almasına rağmen sandıkta bu teveccühü göremediler. Kırılan halk, böbürlenen yöneticilerine veya sorun gördüğü sisteme, kırmadan dökmeden sandıkta mesaj yolladı. Mesaj yerine ulaşmıştı ve sistem kendini hızlı bir şekilde düzeltmişti. Düzelen sisteme bir de darbe yapıldı. O günden bugüne sistemin bazı yerlerinde tıkanıklık olmasının da önüne geçilemedi. Halk her zaman yakın hissettiği liderine uzak tutulmaya başlandı.

Bugünün idarecileri halkın oylarına tenezzül etmediği gibi gelen sitemleri de “sizler azınlıksınız, oy verseniz nolur vermeseniz nolur” gibi çıkışlarla karşılıyorlar. Vahim olan işte bu. Vahim olan kendini yüce bir yönetici görüp, böbürlenip halkı koyun yerine koymak… Bu tavır tepe yöneticiler tarafından hiç kullanılmamasına rağmen tabanda rutin bir tavır haline gelmiş getirilmiş. Ehil olmayan idarecilere emanet edilen partiler halkı öfkelendirmeye başlamıştır.

Bu durumun tespiti zor olmamasına rağmen garip bir şekilde görmezden gelinmiş. Şehir yabancılarla devam kararı alan partileri dikkatle izler hale geldi. Tüm bunlar olmamış herşey garantiymiş gibi davrananlara ne demeli? Fotoğraflara bir bakın, Halka aslan kesilenler el pençe divan, temsil ettiği insanların önünde bir şeyler anlatmaya çalışıyor. İçlerinden geçeni okumamak içten değil. Dereyi geçene kadar diyorlar. Şunun şurasında derenin geçilmesine 25 günlük yol kaldı.

Bu şehir bunu hak etmiyor. Böyle yönetilmeyi de hak etmiyor. Kendimize gelmemiz gerekiyor. İş ehline verilmedikçe bu sorun çözülmeyecek. Bizler böyle bir toplum değiliz. Böyle yönetilmeye de mahkum bırakılmamalıyız. Dereyi görüp paçaları sıvayanları, yüzümüze gülüp tası tarağı toplayıp gidecek olanları iyi analiz etmeliyiz. Sandıklar son mesaj kutumuz. Halkı ehil olmayan yerel yönetici ve vekillere layık gören gösteren zihniyete son mesajımız; “Hak ettiğimiz gibi yönetilmek istiyoruz” olsun.