• BIST 9079.97
  • Altın 2308.186
  • Dolar 32.331
  • Euro 35.112
  • Gümüşhane : 16 °C
  • Trabzon : 12 °C

BİZ ÇOCUKKEN….

24.07.2015 12:59
ENGİN DOĞRU / YAZAR

ENGİN DOĞRU / YAZAR

Biz çocukken kocaman bir kasaba gibiydi Gümüşhane. Tek katlı çift katlı, avlulu, birbirine bitişik, üst üste, yan yana, dik çatılı, toprak damlı evleriyle, tokmaklı kapıları, cumbalı pencereleriyle, dar ve eğri büğrü sokaklarıyla, at arabaları, el arabaları, bahçeleri, bostanları ve akşamların erken olduğu bir şehirdi.

Osmanlının hazinesine sikkelerin kesildiği bu kadim şehirde kerpiç ve yığma taştan yapılmış evleri, taşları sökülmüş sokakları, Camili camisiz minareleri ,küçük mesciti, birbirine yaslanmış dükkanları, hamamları hanları, köprüleri, mahalle meydanları, mahallelerde kiliseleri…, namaz vakitlerinde minaresinden ezanın okunduğu camileri….

Ve çarşısında bakırcılar,demirciler,körükçüler,kalaycılar,,ayakkabıcılar,terziler berberler… Cıvıltılar, şakalar, takılmalar… dükkan önlerinde,cami duvarlarının diplerinde gizlisiz,saklısız yüksek sesli sohbetler.. ve mahcup bir zenginlik. Şiir dizileri gibi, peş peşe birbirine karışmış mahalleler; Ermeni mahallesi, Ayana Mahallesi, Hıdırellez Mahallesi, Çarşı Camii Mahallesi, Cami-i Sağır Mahallesi, Cami-i Kebir Mahallesi Bağlarbaşı Mahallesi, Güzeller Mahallesi…

Daldaban’dan şehre çıkarken Dibiçin Çeşmesinden karşıya bakınca görülen ev yerleri Ermeni Mahallesidir. Yamaçta kurulan bu mahallede evler bir birinin üzerine binmiş gibiydi, evlerin kapıları birbirinin damlarına açılıyordu.

Ayana Mahallesi bir Rum Mahallesiydi. Bu mahallenin başındaki Karaysar taşının yanındaki zincirli taş ha düştü, ha düşecek korkusu verirdi insana. İnanılırdı ki kudretten birbirine zincirle bağlanmıştı, Hıdırellez Mahallesi, Cami-i Kebir mahallesinin doğusuna düşerdi. Kolej ve Kız Sanat Okulu bu mahalledeydi.

Şehre girerken yolun sağ üst kısmında kalan Rüştiye mektebinin bulunduğu mahalle Çarşı Cami Mahallesiydi. Şehri ikiye ayıran Musalla deresinin doğusunda ise Cami-i Sagir Mahallesi bulunurdu. Bahçelerin yoğun olduğu mahalle Bağlarbaşı. Gümüşhane’nin en güzel meyveleri bu bahçelerde yetişir. Yedi güzel delikanlının, yedi kırata binerek şehirdeki işlerine gittikleri ve bu gidiş gelişlerinde şehrin kızlarının kafes arkalarından bu güzel delikanlıları izlediği mahalle ise Güzeller Mahallesiydi.

Mahallenin yaşlıları akşam yemeğinden sonra guruplar halinde camiye giderler ve cami dağıldıktan sonra da, temizlenmiş, sulanmış şilteler, kilimler, minderler serilerek oturmaya hazır hale getirilmiş kapı önlerinde toplanırlar, onlar aralarında koyu bir sohbete başlarken, sokaklar da, daha ilk akşamdan dışarıya dökülmüş çocukların şamataları ile şenleniverirdi. Kimileri saklambaç, kimileri uzuneşek oynarlar, yeniyetme gençler guruplar halinde bahçelerde toplanarak sohbet ederler ya da tur atıp dolaşırlardı…

Şehir Ramazan ayın gelmesiyle farklı bir anlayışa bürünür, camiler her zamankinden farklı dolardı. Okullar, daireler öğleden sonra başlar, dükkânlar öğlenden sonraları açılırdı. Dükkânlarda inceli, kalınlı, uzunlu, kısalı isparmacet mumları, balmumları boy boy; sıra sıra dizilirdi. Kalın, mavi kâğıtlara sarılmış olan huni biçimindeki okkalık şekerler, dükkânların tavanlarından asılır, bu şekerler gerekirse çekiç ile kırılarak müşteriye verilirdi. Güllaç paketleri dükkânların göze çarpacak yerlerine konulurdu. Hele akşamüzerleri iftarlık için yeni kavrulmuş olan fındık, fıstık tavalarından çıkan ve buğur buğur yükselen; o saatte, dayanılmaz güzel kokular, pide fırınlarından çarşıyı sarar aç midelerdeki iştahı azdırmış gibi olurdu. O saatte sigara tiryakileri, nargile tiryakileri, hayatlarının en güzel zevkine erişmek için yoğun sabır gösterirken bazen de oruç başlarına vurur olur olmaz şeylere öfkelenirlerdi. Bu gibi insanların zayıf yönlerini bilen dükkân sahipleri, onları daha da kızdıracak yollar bulur, onlar kızdıkça komşu esnaf eğlenirdi.

Şehrin fırınlarında ramazan pideleri, şöyle omuzdan atılıp sarkıtılacak uzunlukta yapılırdı. Gümüşhane’de adı lavaş olan pideler sade ve yumurtalı olarak da yapılırdı.  Yumurtalı lavaşların fiyatları diğerlerine göre az da olsa küçük bir fark olurdu. Lavaşın birde tırnaklı olanı vardı bunlar yuvarlak yapılırdı. Lavaş makarnası yalnız ramazanlarda sahur yemeklerinde yapılan yemekti, gece tatlı uykudan sahur yemeği hazırlamak için kalkan evin hanımı kalaylı bakır bir sahana lavaşları doğrar, üzerinden kaynar su geçirir, süzdürür, biraz da beyaz peynir ekler; Gümüşhane’nin o nefis erimiş tereyağını cızır cızır üzerine döker hafif ateşte tuttuktan sonra sofraya koyardı.

Biz çocuklar bu lavaş makarnasını çok severdik. Bu arzuyla gece sahura kaldırmaları için anne ve babamıza yalvarırdık. Kalkınca da o gün öğleye kadar Tekne orucu tutardık. Çocuklar oruç tutsunlar, tutmasınlar iftar saatleri yaklaştıkça ellerindeki iftarlıkları, Karaysar Taşından atılacak iftar topunu damlarda heyecanla beklerdi. İftar saati gelince topun sesine, çocukların sevinç çığlıkları beş caminin beş minaresinden yükselen ezan sesleri karşıdaki Elmalı Dağına vurur, Kuşakkaya sırtlarına yansırdı.

Eski şehrin Müslüman mahallelerinin birinden geceleri, karşı mahalledeki ışıkları, seyretmek biz çocuklara ayrı bir keyif veriyordu. Kadın erkek Müslümanlar ellerinde fenerleri, teravih namazına gidip dönmeleri bu ışıklara hareket veriyor ve kendi kendimize hayal dünyamızda yeni hikâyeler oluştururduk. Gümüşhane’de ramazanlar halen anılmaya ve anlatılmaya değer zaman dilimleridir. Eski görkeminden bir şey kaybetmeden yine hararetle karşılanır ramazan ayları ve daha oruca girmeye aylar kala tüm evlerde hızlı bir ramazan hazırlığı başlar.

Her şey eskir ve ölür. Bu, şehirler içinde böyle. Artık Eski Gümüşhane yok.. Ve eski Gümüşhane’nin ruhunu yaşatan dükkânlar, çarşılar, hanlar, hamamlar da yok. Sanki hoşcakal dedik bu şehre.. Bu şehir için örselenmiş ulu sevdalar, şehrin uğultusundan kaçıp, dağların görkemli kovuğuna, taş kesilmiş sessizliğine sığınmışlar. Her taşın ucuna, her kayanın başına bir kahır türküsü, bir hasret ağıtı bağlanmış. Bu yüzdendir ki duman eksilmez başından, bu yüzdendir ki erken bulutlanır tepeleri, sis erken çöker, kar erken düşer doruklarına. Bu yüzdendir ki erken sararır yeşiller, çiçekler erken solar, hüzün erken iner vadilerine…

 

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim