1 Mayıs İşçi Bayramı, Türkiye’de ilk kez 1923’te resmî olarak kutlandı. Aradan geçen onlarca yılın ardından, 2009 yılında çıkarılan yasayla resmî tatil ilan edildi. “Emek kutsaldır” denildi, “dayanışma önemlidir” denildi. Güzel. Yerinde ve geç kalmış bir adım. Ancak yıllardır sorulması gereken esas soru şudur: Bu bayram gerçekten herkes için mi?
Bugün baktığımızda kamu kurumları, belediyeler, bankalar tatil. Devlet memurları evlerinde, sosyal medya hesaplarından işçi bayramı kutlamaları paylaşıyor. Kurumsallaşmış birkaç özel sektör firmasında da durum benzer. Peki ya geriye kalan milyonlar? Rafları dolduranlar, üretim bandında ter dökenler, paket taşıyanlar, kasada saatlerce ayakta bekleyenler… Onlar hâlâ iş başında. 1 Mayıs onlar için sadece takvimde kırmızı renkle yazılmış bir sayıdan ibaret.
Bu haksızlık zincirinin en görünmez halkalarından biri de gazeteciler. Her fırsatta kamu görevi yaptığımızı söyleyen yetkililer, konu işçi haklarına geldiğinde sessizliğe bürünüyor. Oysa Basın İlan Kurumu nezdinde bizler “fikir işçisi”yiz. Evet, işçiyiz. Ama işçi bayramında tatil hakkı bizden esirgeniyor. Sabah erkenden kalk, gündemi takip et, olay yerine git, haber yaz, fotoğraf çek, kurgu yap, gazete çıkar. 1 Mayıs’ta da aynısı. 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde de. Bayram değil bizim için, aksine daha yoğun bir mesaidir.
Hem kamu görevi yaptığımız söylenecek, hem de kamu çalışanlarına tanınan haklardan mahrum kalacağız. Bu nasıl bir çelişkidir? İş yükü var, sorumluluk var ama hak yok. En azından yılda iki gün –1 Mayıs ve 10 Ocak– fikir işçilerine bu hak sembolik de olsa tanınmalıdır. Basın İlan Kurumu, gazetecilerin bu özel günlerde izinli sayılması için acilen bir düzenleme yapmalıdır.
Tabii bu sorun yalnızca gazetecilerin meselesi değil. Türkiye’de milyonlarca özel sektör çalışanı için de durum benzer. Büyük şehirlerde kurumsallaşmış bazı firmalar çalışanlarına bu hakkı tanıyor olabilir. Ancak Anadolu’da, küçük işletmelerde, organize sanayi bölgelerinde, tekstil atölyelerinde, marketlerde, lokantalarda, fabrikalarda çalışan milyonlarca emekçi için 1 Mayıs yalnızca sıradan bir gün.
Avrupa’da bu işler böyle değil. Tatil ilan ediliyorsa, herkes için geçerli. İşveren de, çalışan da bu kurala uyar. Çünkü bilinir ki, emekçinin bir gün dahi olsa dinlenmesi, onurlandırılması gerekir. Bizde ise tatilin nasıl uygulanacağı keyfiyetle belirleniyor. Kamuda bayram, özelde mesai. Bu adaletsizliğe artık bir dur denmeli.
İşçinin bayramı, sadece bazı işçilerin tatil yapabildiği bir gün olmamalı. Ya hepimiz için bayram, ya hiçbirimiz için. Emek bir bütündür, parçalanamaz. Onu bölmeye çalışmak, değerini küçültmektir.
Çünkü bir gün çalışmadan durabilmek bile bazen bir emekçinin onuru, nefesi, hayata yeniden tutunuşudur.
1 Mayıs kutlu olsun… Ama gerçekten kutlayabilenlere değil, kutlayamayanlara selam olsun.