• BIST 9722.09
  • Altın 2428.571
  • Dolar 32.5199
  • Euro 34.8
  • Gümüşhane : 11 °C
  • Trabzon : 20 °C

"YA ÜLKEMİZİ TERK EDECEK YA DA SİLAHLARINI GÖMECEKLER"

13.08.2015 13:45
"YA ÜLKEMİZİ TERK EDECEK YA DA SİLAHLARINI GÖMECEKLER"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon, Rize, Gümüşhane, Bayburt, Sakarya, Giresun, Ordu, Samsun, Sinop, Tokat ve Artvin illerinden gelen muhtarlarla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birileri diyor ki “terör örgütü silahlarını sustursun.’ Hayır ne demek sustursun. Terör örgütü silahlarını bırakacak, gömecek, betonlayacak Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek ya da dediğim gibi gömecekler ve betonlayacaklar” dedi.

Muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’de artık tüm provokasyonlara rağmen siyaset ve toplum mühendisliklerini yerini milletin rızasına ve teveccühüne dayalı meşru siyaset yöntemlerinin aldığını söyledi. Türkiye’nin bu noktaya kolay kolay gelmediğini, 40 yılı bulan siyasi hayatının bunun mücadelesiyle geçtiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Başbakanlık görevini devraldığımız günden itibaren de bu mücadeleyi çok daha güçlü bir şekilde sürdürdük. Vesayetin her türünü milletimizin desteği ile birer birer aştık. 2007 yılında bize Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tevessül edilen hukuk cinayetlerini hatırlayın. Cumhuriyet mitinglerini hatırlayın. Darbe çığırtkanlıklarını sizler de gayet iyi hatırlıyorsunuz. İşte bu süreç Cumhurbaşkanını doğrudan halk tarafından seçildiği bugünkü büyük değişime vesile oldu” diye konuştu.

“İHANET ŞEBEKESİNİN MENSUPLARININ BİRER İKİŞER YURT DIŞINA KAÇTIKLARINI GÖRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünde aynı çevrelerin “Hayır, millet değil tekrar Parlamento seçsin” demeye başladıklarını sözlerine ekledi. “Parlamento kim?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onlar milletin vekili. Peki, halk, millet kim? Aslı… Aslın olduğu yerde veklin hükmü olur mu? Bu bakımdan bu boş çabalar tamamen kıymetini yitirmiştir. Bu çabalar 2012 yılında önce Gezi olayları, arkasından 17-25 Aralık darbe girişimiyle farklı bir çehreye özellikle büründü. 2014 yılında 30 Mart’ta yapılan Mahalli seçimler ve arkasından 10 Ağustos’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Seçimi bu girişimleri akamete uğrattı. Türkiye’nin demokrasinin ve kalkınmasına kast edenler bir kez daha sükutu hayale uğradılar. Gezi ve 17-25 Aralık sürecinde şahsım o zaman bir resmi ziyaretim sebebiyle Cezayir’e hatırlayın gitmiştim, beni yurt dışına kaçmakla itham eden ihanet şebekesinin mensuplarının birer ikişer yurt dışına kaçtıklarını görüyoruz” diye konuştu.

“YAKA-PAÇA BURAYA GELİP YAPTIKLARININ HESABINI VERECEK”

Dönemin Savcıları Zekeriya Öz ile Celal Kara’nın Ermenistan’a kaçmasını anımsatarak konuşmasına devam eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Şu ana kadar yüzü aşkın bu şebekenin mensupları yurt dışına kaçmıştır. Biz her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna, kaderin üstünde bir kader olduğuna inanan insanlarız. Kendilerini herkesin ve her şeyin üzerinde görenler birer birer yıkılıp giderken, ülkesini terk ederken biz işte burada olduğu gibi milletimizle el ele, kol kola, gönül gönüle yolumuza devam ediyoruz. İşte daha yeni görüyorsunuz bu acımasız kararları verenler şimdi bakıyorsunuz Gürcistan üzerine Ermenistan’a kaçıyorlar. Tabi oradan da kim bilir nereye kaçacaklar o ayrı mesele ve tabiî ki şuanda Türkiye olarak bizlerde iz sürüyoruz. Şimdi bunlarla ilgili kırmızı bültenler hepsi bir kısmı Romanya’da yakalandı biliyorsunuz, bunlarda bir yerlerde muhakkak yakalanacak ve bunlarda yaka-paça buraya gelip yaptıklarının hesabını er veya geç verecekler.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karanlık ellerin Türkiye’yi rahat bırakmamak, kazanımlarına heba etmek için hiç boş durmadığını kaydetti. Bunların, Güçlü bir Türkiye’yi istemediklerini, buna tahammül edemediklerini, ekonomik yönden güçlü, siyasi yönden güçlü, askeri yönden güçlü bir Türkiye’yi asla istemediklerini altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Nasıl böleriz, nasıl parçalarız, nasıl onları içinde birbirine düşürürüz hep bunun gayreti içerisindeler. Fakat başarılı olamayacaklar. İnşallah bu millet küllerinden doğru İstiklal mücadelesinde şimdi de aynen o süreci güçlenerek devam ettiriyor. Hatırlayın 2002’nin Kasım’ın da Türkiye neydi, şuanda ne? Buna baktığımız zaman güçlenen ve yükselen bir Türkiye var. Biz burada olmayacağız, daha iyi bir yerde olacağız, daha güçlü bir yerde olacağız. 2023 Türkiye’si Allah’ın izni ile çok daha güçlü olacak. 7 Haziran seçimleri öncesinde bilhassa doğu ve güney doğu Anadolu bölgemizde vatandaşlarımız üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturuldu. Burada açıkça ifade etmek durumundayım ki, ilgili kurumlarımız vatandaşlarımızın özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda maalesef yetersiz kaldı. Bunu açıkça söylemek zorundayım. Buna rağmen seçimler sonrasında ortaya çıkan tablo iyi değerlendirile bilir Türkiye için yeni bir dönemin kapısı aralana bilirdi. Fakat bu da yapılmadı. Siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavır Türkiye’yi sıkıntılı bir döneme itti. Hem bölgemizdeki gelişmeleri hem de bu şekilde oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütü 11 Temmuz da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan etti. 20 Temmuz’da Suruç’ta girişilen bombalı eylem bahane edilerek alçakça, kalleşçe, ahlaksızca saldırıları girişildi. Evinde uykuda olan iki genç polisimizden, çarşıda gezen eşiyle, çocuğuyla pazarda alışverişe çıkan binbaşımıza, astsubayımıza kadar, tüm kamu görevlilerine yönelik kalleşçe saldırılar başlatıldı. Kaza var diye olay yerine çağırılan trafik polisine yanın da eşi ve çocuğu olduğu halde az öncede ifade ettiği gibi özel otomobiliyle evine giden binbaşımıza kurşun sıkanların yüreklerinde zerre miktarı Allah korkusu olmadığını zaten biliyoruz. Ama inanın bunlarda en küçük bir utanma duygusu bile yok.”

“Peki şimdi soruyorum, bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere buradan sesleniyorum, siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz?” diye soran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey Parlamentoda var. Demokratik sistem içerisinde var. Gel mücadeleni Parlamentoda ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece Parlamentodaki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar. İnanmadıkları içinde işte böyle belli grupları yanlarında toplamak, bir değişle bakıyorsunuz yine belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle bu ülkede ülkeyi parçalamanın, bu milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar. Ambulansa, itfaiye aracına, Kızılay’ın kan toplama aracına, iş makinasına, vatandaşımızın ekmek teknesi olan kamyonuna, TIR’ına, olaylarla hiçbir ilgisi olmayan insanların otomobillerine saldırmak alçaklığın ta kendisi değil midir? İşte geçenlerde Tunceli-Erzincan yolunda geldiği bir tane terörist yanında bir başka terörist orada nutuk atıyor. Nutuğu attıktan sonra o yoldaki sivillerde onları alkışlıyor. Şimdi sevgili kardeşlerim bunların hepsi kanunlarda var. Burada bütün mesele devletin kurumlarının el ele dayanışma halinde olmasıdır. Ama devletin içinde dediğim gibi bir paralel yapı gibi bir zalim yapının olması çeşitli kurumların içerisine savrulmuş, serpilmiş olması süreci zorlaştırıyor. Bir taraftan bunları da aşmanın mücadelesini veriyoruz. Bakınız sokak başlarını kazıyarak, yolları kapatmak, yollara mayınlı tuzaklar kurmak, yolları kesip insanları tehdit etmek, araçları yakmak, yıkmak, yol yapımını, baraj inşaatını engellemek… Bu barajlarda ne olacak. Su toplanacak. Ne olacak, tüm o kurak araziler onunla sulanacak. Ne olacak elektrik enerjisi üretilecek. Ama bunların ruhunda öyle bir anlayış var ki ondan sonra faturayı nereye kesecek hükümete kesecek, devlete kesecek. Ne diyecek, ‘Bak elektriğimizi vermiyor.’ Elektriği kesen sensin. Doğalgaz boru hatlarını patlatan sensin. Elektrik parası da maalesef zaten onu da vermiyorlar bildiğiniz gibi böyle bir yapıda var. Bu anlayış içerisinde hala bu ülkede bunlar özgürlükten bahsediyorlar, bunlar demokrasiden bahsediyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Utanmadan, sıkılmadan bunu da dindar geçinenleri söylüyor,” ifadelerini kullandı.

Son eylemlerin terör örgütünün ve onun destekçilerinin kalleşlikte hiçbir sınır tanımadıklarını gösterdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu süreçte çok iğrenç, çık ibretlik işbirliklerine de şahit olduklarının altını çizdi.

“BUNLAR SAVAŞ İSTİYOR, KAN İSTİYOR, CAN İSTİYOR”

Türkiye’de paralel devlet yapılanması peşinde olan kesimin bölücü örgütle aynı çizgide buluştuğunu gördüklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aynı şekilde kendilerine aydın diyen, akademisyen diyen, gazeteci diyen bir güruhun nasıl alenen hain peşinde koştuğunu da ibretle takip ediyoruz. Bölücü örgüt ve uzantıları Türkiye’ye karşı her türlü ihaneti yaparken eylemlerin ve ölümlerin faturasını şahsıma, hükümete, iktidar partisine çıkarmaya çalışanların asıl niyetlerinin gayet iyi farkındayız. Bugün ‘devlet silahlarını sustursun’ diyenler dün de, ‘bölücü örgüte niye savaşmıyorsun, niye silaha sarılmıyorsun’ diyordu. Çünkü bunlar savaş istiyor, kan istiyor, can istiyor” diye konuştu.

“SİLAHTAKİ KURŞUNLA SANDIKTAKİ OY ARASINDA BİR TERCİH YAPMAK ZORUNDADIR”

“Bunlar yol kesen, bunlar haraç toplayan” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Alıyor insanı dağa kaçırıyor. Ondan sonra haber gönderiyor. ‘Şu kadar para göndereceksin. Göndermediğin takdirde yakarız, yıkarız.’ Yaptıkları bu. Arkadan gel kurşunla, uykuda kurşunla. Tek amaçları var. O da Türkiye’nin istikrarının bozulması, kardeşlik ikliminin zehirlenmesi, güven ortamının zedelenmesi. Dikkat ediniz saldırılar ülkemizde oluyor, yürekler ülkemizde yanıyor ama terör örgütünün güdümündeki parti çözümü nerede arıyor, Brüksel’de arıyor. Diğer yabancı başkentlerde arıyor. Kendi ülkesine, kendi milletine bu kadar yabancılaşmış anlayışın yaşanan sorunlara yerli ve makul sorunlar üretebilmesi mümkün değildir. Maharet şiddet ve baskıyla sandıklara gölge düşürmek değil, alınan oyların hakkını verebilmektir. Oyu Türkiye’den alıp çözümü dışarıda aramak bir partinin kendi varlığını inkar etmesidir. Bir taraftan demokrasi deyip sandığı referans alan ama diğer taraftan sırtını terör örgütüne dayadığını ifade eden partinin mensupları aslında siyasete arkasını dönüyor demektir. Bu parti ve mensupları öncelikle silahtaki kurşunla sandıktaki oy arasında bir tercih yapmak zorundadır” dedi.

Erdoğan, “Milletimiz her bir ferdi ülkenin dostlarını dost bilecek, düşmanlarını düşman bildiği sürece ne paralel ihanet şebekesi ne de bölücü terör örgütü gibi yapıların bu topraklarda kök salabilmesi mümkün değildir. Biz millet olarak bu topraklarda yaşamının bedelini her karışını kanımızla sulayarak defalarca ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Arif Nihat Asya’nın ifade ettiği gibi, ‘ Şehitler tepesi boş değil, toprağını kahramanlar bekliyor ve bir bayrak dalgalanmak için rüzgar bekliyor.’ Evet şehitler tepesinde her zaman canını seve seve inancı için, vatanı için, milleti için, ülkesi için feda edecek binler, yüzbinler, milyonlar hazır bekliyor ben buna inanıyorum. Hamdolsun ay yıldızlı al bayrağımızı dalgalandıracak rüzgar bu topraklardan hiçbir zaman eksik olmadı. Hiçbir zamanda eksik olmadı. Bayramları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda vatındır. Her bir şehidimizin toprağı akan kanı Anadolu’daki ebedi varlığımızın tescili için vurulan yeni bir mühürdür. Ülkenin ve milletin bekası uğruna canı veren tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Şehitlerimizin mekanı inşallah cennet olacaktır. Onlar rabbimin müjdesiyle zaten diridirler. ‘onlara ölü demeyiniz’ diye buyuruyor Mevla’mız. Terör eylemleriyle bu milletin birliğini, beraberliğini bozacaklarını, ülkemizin bölünmez bütünlüğüne zarar vereceklerini sananlar hak ettikleri cevabı alıyorlar, bundan sonrada almaya devam edecekler” şeklinde konuştu.

“Bu operasyonlar devam edecektir” diye konuşan Cumhurbaşkanı, konuşmasına şöyle devam etti: “Tabi canımız yanıyor, şehit ailelerimizin canları da yanıyor. ‘Artık bu iş bitsin’ diyen kardeşlerimiz oluyor. Mesela birileri diyor ki ‘terör örgütü silahlarını sustursun.’ Hayır ne demek sustursun. Terör örgütü silahlarını bırakacak, gömecek, betonlayacak. Böyle olur. Kalkıp ta kimse devletten silahlarını bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisinde silahı onun enstrümanıdır. O onunla vardır. Onu asla elinden bırakamaz. Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek yada dediğim gibi gömecekler ve betonlayacaklar. Bunları yer tespitini biz yapacağız. Her türlü paralel devlet yapılanmasına son verene kadar da bu mücadele sürecektir. Terör örgütüyle arasına mesafe koymayı bir türlü beceremeyen, tercihini silahtan ve tehditten değil demokrasi ve hukuk devletinden yana yapamayan siyasi parti içinde aynı durum geçerlidir. Bu partinin yöneticileri siyasetin imkan ve yöntemleri içinde faaliyet göstermeyi başaramadıkları sürece bizim gözümüzde örgütün piyonu olarak kalacaklardır. Yani kimse yalan söylemek suretiyle ‘bizim terör örgütüyle alakamız yok, ilgimiz yok.’ Kusura bakmayın bunu kimse yutmaz. Biz 6-7-8 Ekim tarihlerinde benim Kürt kardeşlerimizi sokağa dökenlerin kim olduğunu biliyoruz ve orada yaşındaki bir Yasin Börü’yü üçüncü kattan atmak suretiyle arabayla çiğneyenlerin ve onu o şekilde şehit edenlerin kim olduklarını biliyoruz. Bütün bu oyunlar bilindiğine göre bizde kararlıkla adımlarımızı atacağız.”

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim