• BIST 9093.58
  • Altın 2324.208
  • Dolar 32.3676
  • Euro 34.9781
  • Gümüşhane : 18 °C
  • Trabzon : 17 °C

TORULDA GEZİLECEK YERMİ VARMIŞ

25.10.2015 11:34
YUSUF ORAL / YAZAR

YUSUF ORAL / YAZAR

Herkese merhabalar, ben Muhammed.  Her yılın on ayını çalışarak, geriye kalan iki ayını da dünyanın herhangi bir ülkesini gezerek geçirmeyi ilke edinen bir insanım. Bu yılki durağım Türkiye ve Doğu Karadeniz Bölgesindeyim. Sisli bir yola girdim ve Gümüşhane’ye gidiyorum. Araştırmalarıma göre Bakir kalan doğası, doğal zenginlikleri ve kültürel yapısı olağan üstü olan bu şehir beni kendine sürükledi. Gümüşhane’nin Her ilçesinde ve merkezinde birkaç gün geçirmeyi düşündüğüm ve toplamda 20 günümü alacak programımda rotamı Torul - Gümüşhane – Köse – Kelkit – Şiran - Kürtün şeklinde belirledim. Eskilerden de Doğu Karadeniz bölgesini incelerdim. Hatta birkaç gezgin arkadaşıma sorduğumda bana Gümüşhane’nin hiçbir özelliği olmadığını söylemişlerdi. Arkadaşlarımızla yaptığımız bu sohbetimizden sonra adı ilgimi çeken bu şehri sürekli takip ettim. Son yıllardaki incelemelerimde aslında Gümüşhane’de çok şeyin olduğunu fakat gün yüzüne çıkarılmadığı için ön yargı ile bakılan bir şehir olduğuna inanmış ve yola koyulmuştum.

Bir temmuz ayı idi. Gümüşhane Valiliği Tarafından hazırlanan bir Gümüşhane rehberini edindikten sonra Trabzon’dan yola çıkıp Zigana Dağına tırmanmaya başladım. Muhteşem ve beni büyüleyen manzara karşısında aracımı kenara çekip birkaç kare fotoğraf çektim.

O sırada adı Hüseyin olan ve oradan geçen birisi ile selamlaşıp tanıştık. Hüseyin Gümüşhaneli ve hatta gezi rotamın ilk sırasında olan Torul’dan olduğunu söyledi. Bende Torula gidiyorum orada 3 gün vakit geçireceğim ve gezeceğim dediğimde bana dönüp yüz mimiklerini değiştirerek ‘’Torul’da gezilecek yer mi varmış’’ dedi. Çok şaşırmıştım. Kararımı sorgulayıp sorgulamamak arasında gidip gelirken o sisli yol çekti aldı beni kendine ve tekrardan yola koyuldum.

Bir an yol üzerinde  ‘’ Gümüşhane Zigana Köyü Doğa Okulu ‘’ tabelası gözüme ilişti. Ve o anda yıllardır adı hep Trabzon ile anılan Zigana’nın aslında Gümüşhane’ye ait bir yerleşim yeri olduğunu öğrendim. Tabelayı takip edip Zigana Köyüne vardığımda bu yıl Gümüşhane’ye gelerek çok iyi bir tercih yaptığımı anlamıştım. Zigana Doğa Okulu’nda başta Herbaryum Bitki Müzesi olmak üzere endemik türlerin ve bölgedeki canlı türlerinin fotoğraflının sergilendiği salonları keyifle gezdim. Açılan stantlardaki doğal ürünlerden birkaç şey satın aldıktan sonra Torula doğru yola koyuldum. Elimdeki rehberde yazan ‘’Torul’un muhteşem değişimi’’ başlığı beni meraklandırıyordu.

Torula vardığımda ilçede birkaç gün geçirmek dışında hiçbir planım yoktu. Bir kaya vardı ilçenin baş tarafında. Bu kaya uzaktan korkunç görünse de yaklaştıkça üzerinde bulunan kale ve seyir yapılarını gördükçe gece orada içeceğim çayı hayal ederek keyif aldım.  Eski adı Ardasa olan Torul da ilçenin tarihini ve kültürünü barındıracak bir cadde inşa edilmişti. Yeni inşa edilmesine rağmen taş ve ahşabın ön plana çıkarıldığı caddeye Ardasa isminin verildiğini öğrendim.

Torul terminalinde Torul Belediyesi tarafından ücretsiz rehber hizmeti veriliyordu. Turizm Rehberinden gerekli bilgi ve güzergâhların olduğu haritaları aldıktan sonra Ardasa Caddesine girdim.

Rehberle yaptığım konuşmada ‘’Türkiye de taş duvar denilince ilk akla gelen Torulun taş duvar ustaları’’ olduğunu söylemişti. Gerçektende haklıydı. Hiç bitmesin diye seyre dalarak yürüdüğüm cadde, ilçeye bağlı köylerin isimlerinin verildiği yapılardan oluşuyordu. Her yapının duvarında yâda önünde adını aldığı köyün ön plana çıkan figürleri bulunuyordu. Genelde tarım ve hayvancılıkla ilgili olan bu figürler kaybolmaya yüz tutan Anadolu Kültürünü yansıtıyordu.

Cadde bittiğinde baş tarafında Kocaman bir taş bina ilişti gözüme.  Otelin yazısı bile dokuya uygun olarak ahşaptan yapılmış idi. Cadde ile bütünleşen bu otelde kalmaya karar verdim ve eşyalarımı yerleştirdim. Biraz dinleneyim derken bir taraftan beni adeta büyüleyen o caddenin gecesini merak ediyordum. Hava kararır kararmaz kendimi dışarıya attım. Yerel sanatçılar tarafından yapılan müzik eşliğinde yürümeye başladım. Her şey çok güzeldi. Gözüm harşit çayı üzerine kurulmuş bir lokantaya takıldı. Yöresel yemeklerin bulunduğu lokantada karnımı doyurduktan sonra Ardasa Caddesine döndüm. Muhteşem şekilde Türk kahvesi kokusu geliyordu. O muhteşem kokunun kaynağını çoktan bulmuş ve kahvemi istemiştim. Garson közde pişirdiklerini ve biraz uzun süreceğini söylese de beklemeye değer olduğu düşüncesi ile aldırış etmedim. Çünkü halimden memnundum. Ayrı bir dünya vardı karşımda ve seyri saatler de geçse bıktırmayan cinsten idi. Kahvemi içtikten sonra Yatma vakti gelmişti. Otele Vardım ve kahvaltı saatini sordum  ‘’ Güneşin doğuşunu 7 defa izlemek isterseniz 6.00’da normali ise 7.00’da ’’ yanıtını aldığında saatimi çoktan 5.30’a kurmuştum. Sabah kahvaltı salonuna çıktığımda çayımı keyifle yudumlarken kalenin üzerindeki kayalıklardan 7 defa saklanıp doğan güneşi izlemekten büyük keyif almıştım.

Kafamda rotamı belirlemiştim ve yola koyuldum.  İlk gün Kopuz ve Çit deresinde bulunan tarihi değirmenleri ve Güvemli Köyünde bulunan tarihi cami, kilise ve şapelleri ziyaret ettim. Torul Altınpınar Limni Gölüne vardığımda her metrekaresinde ayrı bir güzellik ayrı bir anı yaşıyordum.  Gün ortasında yol üzerinde rastladığım dağ evi şeklindeki lokanta’da yediğim yöresel yemeğin tadı olağanüstü idi.

İkindi vakti akşam için plan yaparken elimdeki rehberde Artabel Köyü, Serender Evleri ve Atlı Turizm tesislerini gördüm. Fotoğraflarını incelerken çoktan telefonunu çevirmiş ve akşam için yerimi ayırtmıştım. Yaklaşık bir saatlik bir araba yolculuğundan sonra Artabel’e vardım. Odama yerleştiğimde hava karışmıştı. Harika bir dokusu ve muhteşem bir havası vardı. Serender evleri önündeki kamp alanında dağcılık kulübünün kamp programı vardı. Alanındaki çadırlar ve yanı başında yanan kamp ateşi muhteşem görünüyordu. Bu manzara eşliğinde Gülaçar Alabalık Tesislerinde üretilen alabalık ile karnımı doyurmuştum. İşletmeciye Kamp yapanların yanına gidip gidemeyeceğimi sordum. Olumlu yanıtı aldıktan 5 dakika sonra kamp ateşinin başında buldum kendimi. Şarkılar söyleniyor ve hoş sohbetler yapılıyordu. Zamanın çok hızlı geçiyordu ve yatma vakti geldi. Odama çekildiğimde ahşap serender evin kokusu huzur veriyordu. Orada uyumanın tadına doyamasam da oktan sabah olmuştu. Horoz sesleri ile uyandım ve kahvaltı salonuna geçtim. Doğal köy tereyağı, kuymak, organik bal, organik sebze ve meyveler ile belki de son yılların en lezzetli kahvaltısını yaptım. Dışarı Baktığımda Kampçılar yoktu piyasada. Sordum işletmeciye nerede bu arkadaşlar diye. Aldığım yanıt beklide bir sonraki yılların planı için bir ışık tutuyordu bana. Evet, dağcılar Artabel Köyünün yukarısında bulunan Artabel Gölleri Tabiat Parkına gitmişti ve geleneksel olarak her yıl düzenledikleri kamplarını gerçekleştireceklerdi. Ben de son yıllarda yapıldığını öğrendiğim Artabel Göllerine 30 dakika yürüme mesafesinde olan seyir teraslarından o muhteşem vadiyi çayımı yudumlayarak seyrettim. Donanımım dağda konaklamaya uygun olmadığı için kampa gidemezdim ve Artabel’den ayrıldım.

Gülaçar köyüne indiğimde yol üzerin de Kalis Anıt Ağaçları tabelasını gördüm. Tabelalar beni almış ve Kalis’e çoktan götürmüştü bile. Anıt ağaçları ziyaret sonrası uydu görüntüsünde balığın resmedildiği Kalis Alabalık Tesisleri dikkatimi çekti ve kendimi orada buldum. Tesisi ziyaret edip harika alabalığından yedim. Orada bulunan bir stanttan yöresel ürünler satın aldıktan sonra yola koyuldum. Biraz dinlenmek için yol üzerinde yer ararken Kalecik köyünde Taşkın Alabalık Tesisi tabelasını gördüm. Gördüklerime inanamıyordum. Alabalık üretim çiftliğinde koruma altında olan bir tür olan Kırmızı benekli alabalık üretiliyor ve satılıyordu. Acıkmadığım için tadımlık 1 tane yedikten sonra tekrardan yola koyuldum. Yolda rastladığım Kocadal mağarası, Işık Kalesi, Soroyna Kalesi ve arılı mağarası tabelalarını bir sonraki gelişimde ziyaret etmek için not ediyordum. Ve artık İkisu Mağarasına varmıştım. İçeri girdiğimde karşılaştığım eşsiz güzellik karşısında büyülenmiştim. Milyonlarca yılda meydana gelen oluşumları inceledikten sonra İkisu mağarasından çıktım. Sırada Torul’daki son ziyaret yerim karaca mağarası vardı.

Ve en çok görmek istediğim, Gümüşhane’de benzer özelliklerde onu aşkın mağara olmasına rağmen mağaralar içinde en popüler olan karaca mağarasına vardım.  İçeri girdiğimde büyülenmiştim. Milyonlarca yılda oluşan sarkıt, dikit ve sütun denilen jeolojik oluşumlar vardı.  Yaklaşık bir saat bu oluşumları inceledikten sonra ayrılma vakti gelmişti. Dışarı çıktığımda hava çoktan kararmıştı. İki su mevkisine indiğimde yol üzerindeki bir otele yerleştim. Otelde şu an okuduğunuz 3 günlük Torul anılarımı bir solukta yazıverdim. Artık yeni rotam Gümüşhane merkezdi ve dinlenmeye çekildim.

Sizlere hayal ettiğim Torul u yöneticilerimize ilham kaynağı olması maksadı ile Hayali bir karakterin gözünden aktardım. Hayali de olsa yabancı bir ülkeden gelen Muhammed Torul u çok ama çok sevdi. Haftaya Gümüşhane’deki anılarını sizlerle paylaşacağım. Daha sonraki haftalarda da diğer ilçelerimizin güzelliklerini sizlere aktaracağım.

Sağlıcakla kalın…

12071625_10205581431678688_505503763_n.jpg12170669_10205581432438707_1500710307_n.jpg12171920_10205581432678713_705171840_o.jpg12171705_10205581432278703_865969191_o.jpg12179391_10205581432598711_1488418634_n.jpg12176085_10205581432718714_1490776682_o.jpg

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar
Yusuf ORAL
15 Kasım 2015 Pazar 11:29
11:29
Ben teşekkür ederim.
78.187.27.169
Yusuf ORAL
15 Kasım 2015 Pazar 11:29
11:29
Ben teşekkür ederim.
78.187.27.169
Levent_pariltan1979@hotmail.com
31 Ekim 2015 Cumartesi 00:59
00:59
Muhteşem bi yazı memleketimë tekrardan aşık oldum tsk
88.227.188.189
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim