• BIST 9808.46
  • Altın 2435.681
  • Dolar 32.5203
  • Euro 34.8906
  • Gümüşhane : 23 °C
  • Trabzon : 24 °C

TARİHİN EN BÜYÜK FETHİ

29.05.2018 13:13
TARİHİN EN BÜYÜK FETHİ
Gümüşhane Olay Gazetesi muhabirlerinden tarihçi-yazar Serhat Doğan, 29 Mayıs 1453 İstanbul’un Fethi’nin bilinmeyenlerini anlattı.

 

Doğu Roma İmparatorluğu’nun başkenti olan ‘Konstantinopolis’ Dördüncü Haçlı Seferi ile 1204 yılında yağmalanmış, daha sonra  Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatılmış ancak bu kuşatmalar başarılı olmamıştır. Kuruluşundan itibaren topraklarını genişletmeye devam eden Osmanlı Devleti, İstanbul’u birçok kez kuşatmış fakat başarılı olamamıştır. Rumeli topraklarına geçmek isteyen Osmanlı devleti, Bizans tahtı için Mateas Kantakuzen’i  destekleyerek Bizans’tan Çimpe Kalesi’ni almış ve Rumeli topraklarına geçmeyi başarmıştır. Fakat, Asya ve Avrupa kıtaları arasında kalan İstanbul fethedilmedikçe iki devlet arasındaki sorunlar bitmeyecekti.                

Bizansın Mezhepçi Sorunları

Osmanlı devleti İstanbul’u kuşama planları yaparken Bizans kendi içinde mezhepsel sorunlarla boğuşuyordu. 1439 yılında Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesine Bizans halkı tepki göstermiş ve "Konstantinopolis’te Kardinal külahı görmektense, Türk sarığı görmeyi tercih ederiz" diyerek aslında Bizans’ın ne kadar büyük bir iç karışıklık yaşadığını açıkça ortaya koymuşlardır. İmparator Konstantin Bizans’ın içine düştüğü bu mezhepsel sorunlar nedeniyle Avrupa’dan hiçbir yardım alamamaktaydı. Kuşatmadan önce Bizans halkına moral vermek amacıyla önde Meryem Ana’nın resmini taşıyan bir kafile İstanbul sokaklarında dualar eşliğinde yürümeye başlamış; fakat Meryem Ana’nın resminin yere düşmesi ve ardından yağmur yağmasıyla, bu olay kötüye yorumlanmış ve İstanbul’un düşeceği söylentileri yayılmaya başlamıştır.

Fetih Hazırlıkları

Kuşatma hazırlıklarına başlayan Osmanlı Devleti Bizans’ın deniz bağlantısını tamamen kesmek ve boğazdan geçen gemileri kontrol altına alarak Bizans’a  gelecek yardımları engelleyebilmek için, Bayezid’in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı’nın karşısına Rumeli (Boğazkesen) hisarını yaptırmıştır. II Mehmet tarafından yaptırılan hisarın inşası beş ay sürmüş ve emrinde 400 askeriyle birlikte Hisar’ın yönetimi Firuz Ağa’ya verilmiştir. Rumeli hisarının yapımı sırasında Bizans imparatoru tarafından iki elçi gönderilmiş; fakat hisarın yapımına devam edilmiştir. Hisar tamamlandıktan kısa bir süre sonra boğazdan geçmek isteyen Venedik bandıralı gemi top ateşine tutularak batırılmış ve Kaptanı Antonio Rozzo yakalanarak Edirne’de infaz edilmiştir. Kaptanı kurtarmak için İstanbul’dan ayrılan Venedik elçisi infazın gerçekleştiğini duyunca geri dönmüş ve Osmanlı resmen Venedik’e savaş açmış sayılmıştır. İstanbul’u çevreleyen surların çok güçlü olması ve daha önceki kuşatmalarda kullanılan küçük topların surlara zarar vermemesi nedeniyle Musluhiddin, Sarucalı Sekban ve top ustası olan Urban usta (Osmanlı Lağımcıları tarafından Bizans zindanlarından kaçırılmış)  II. Mehmet’in emriyle tarihin en büyük toplarını yapmışlardır. “Şahi” adı verilen bu topun çevresi 3 metre, ağırlısı ise 1500 kilogramdır. Şahi toplarının İstanbul önlerine taşınmasını Rumeli Beylerbeyi olan Dayı Karaca Paşa üstlenmiştir. Osmanlı Devletini kuşatmaya yaşlılardan, acemilerden ve tecrübeli yeniçerilerden oluşan, sayıları 160,000 ila 200.000 arasında değişen asker ve donanmasıyla katılmıştır.

Kuşatma Günleri

Kuşatmaya başlamadan önce Osmanlı Devleti İstanbul önlerindeki köyleri boşaltmış ve köylülerin birçoğu öldürülmüştür. Osmanlı devletinin bu tutumu üzerine Bizans İmparatoru Konstantin, İstanbul’da bulunan bütün Türklerin hapsedilmesi emrini vermiştir. Ayrıca Konstantin’in kardeşi olan Mora Despotu da Osmanlıya saldırmaya başlamıştır.6 Nisan günü Osmanlı ordusu Haliç’ten Marmara’ya uzanarak İstanbul önlerine gelmiştir. Bizans İmparatorluğunun müttefiklerinden Loukas Notaras ise 100 süvari ile birlikte limanı ve çevresini korumakla görevlendirilmişti. Bizans’a sığınan Şehzade Orhan’a ise askerleriyle birlikte kıyıdaki mahalleri koruma emri verilmiştir.

Kuşatma başladığında Osmanlı öncelikle İstanbul önlerindeki köyleri yıkarak buraya topları konuşlandırmıştır. Daha sonra yapılan tespitlerde en zayıf surlar bulunmuş ve üç top Bhalame Sarayı’na, üç top Silivri Kapı’ya, iki top Edirne Kapı’ya ve son olarak yeni döktürülmüş olan büyük top olan “Şahi” topu ise Eğri Kapı önüne konuşlandırılmış; fakat kapının çok sağlam olduğunu gören Osmanlı komutanları bu topu St. Romanos’a (Topkapı) konuşlandırılmıştır. Günümüzde Topkapı olarak adlandırılan İstanbul semti adını bu olaydan almıştır. Topların konuşlanmasından sonra II. Mehmet Veziri olan Veli Mahmud Paşa’yla Kontantin’e bir mektup göndererek; şehri teslim ettiği takdirde kendisine ve ailesine bir zarar gelmeyeceği ve şehrin yağmalanmayacağı, fakat direndikleri takdirde şehir fethedildiğinde askerler tarafından yağmalanarak kendisi ve ailesinin de öldürüleceği bildirilmiştir. Bunun üzerine Konstantin şehri savunmaya yeminli olduğunu; fakat kuşatmanın kaldırılması için Osmanlı’ya vergi ödeyebileceğini  Padişah II. Mehmet’e iletmiştir.

12 Nisan 1453 de Osmanlı top atışı başlamıştır. Fakat Şahi toplarının doldurulması yaklaşık 2 saat sürmekte ve Bizans askerleri bu süre zarfında gediklere demir kazıklar çakıp arasına kaya parçaları ve ağaçlar dolduruyorlardı. Bunu gören II. Mehmet topların daha sık doldurulmasını emretti ve sık atılan top atışlarının ardından büyük toplardan biri parçalanarak etrafındaki askerlerle birlikte Urban ustayı da öldürmüştür.Yakınlarda Tamirathane kurulmasına rağmen topların ustası olan Urban usta öldüğü için parçalanan top tamir edilememiştir. Topçu ateşleri ile surlarda açılan gediklerden içeri girmeye çalışan Osmanlı askerleri, Bizans askerlerinin direnişiyle karşılaşmış ve surlara yanaşmak için yapılan iki kulede Bizans’ın Grejuva atması sonucu yanarak kül olmuştur. Karadan yapılan taarruzlarda başarısız olan Osmanlı güçleri aynı gün içerisinde denizden Bizans’a saldırmayı denemiş fakat Bizans’ın donanmasıyla savaşmaktan Haliç’e gerilen zincirle ilgilenememiş ve geri çekilmek zorunda kalmışlardır.

Karada Yüzen Gemiler

Yapılan başarısız taarruzlar ve Bizans’a yardım getiren Cenevizlilerin Osmanlı donanmasını yarıp geçmesi üzerine II. Mehmet, devlet adamları ve komutanlarla bir toplantı yapmıştır. Yapılan toplantıda Çandarlı Halil Paşa, Avrupa’nın Bizans’a yardıma geleceğini ve kuşatmanın kaldırılarak Bizans’ın 70.000 duka altın vergiye bağlanmasını önermiştir. Yapılan bütün konuşmalara rağmen komutan ve devlet adamlarından hiçbiri gemilerin nasıl Haliç’e geçirileceği konusunda bir fikir sunamamışlardır. Öncelikle II. Mehmet Galata surları önündeki gemilerin Haliç’e (Tophane’den Kasımpaşa’ya) kaydırılması emrini vermiştir. Güzergahtaki ağaçlar kesilerek Galata Cenevizlilerinden alınan zeytinyağı ve domuz yağıyla kaplanmış ve gemilerin kesilen ağaçların üzerinden rahatça kızaklanması sağlanmıştır. Cenevizliler İstanbul’un kuşatmasında çift taraflı çalışmış ve denge politikası izlemişlerdir. Gemilerin karadan yürütülmesinden önce Galata da konuşlandırılan Osmanlı topçuları Haliç’teki Bizans donanmasını topa tutmuştur. Bizanslıların gemilerin karadan yürütülmesini fark etmemesi için top ateşiyle St. Romanos surlarında bir gedik açılmış ve Bizanslılar bu suru onarırken 21-22 Nisan gecesi gemiler karadan yürütülerek Haliç’e indirilmiştir. Ve böylece Haliç’e gerilen savunma zinciri de etkisiz kalmıştır. O gece şehirdeki askerler Osmanlı topçuları tarafından açılan gediği tamirle uğraşırken sabah olduğun da 72 Osmanlı gemisi Haliç’e inmiş, Bizans Osmanlının uyguladığı bu savaş taktiği karşısında şaşkınlığa uğramış ve iyice inancını yitirmiştir.

Sultan Mehmet Han, taarruzu yerini gücünü daha zayıf gördüğü St. Romanos’ olarak kararlaştırmıştır. İmparator Konstantin ve komutan Giustiani’de bu hattı savunmak için  St. Romanos’ta beklemeye başlamıştır. 29 Mayıs Salı günü gün doğmadan Osmanlı ordusu namazını kılmış ve Mehter takımı taarruz marşı çalmaya başlamıştır. Güneş doğmadan başlayan muharebe de birinci Osmanlı birlikleri karşılaştıkları direniş karşısında geri dönmüş ve komutanları tarafından kılıçtan geçirilmiştir. Birinci grubun ardından ikinci grup olan Ana muharebe birlikleri taarruza geçmiş ve muharebe genellikle St.Romanos da yoğunlaşmıştır. İkinci gruba Bizans askerleri Grejuva,kızgın yağ ok ve taş atmaları sonucu surlara yanaşamamış ve geri çekilmişlerdir. Başarısız olan iki taarruzdan sonra II. Mehmet elindeki son birlik olan ve savaş tecrübeleri hayli fazla olan Yeniçerilerle bir gece önce karşı taarruz için Konstantin tarafından açılan Kerkaporta kapısından içeri girmişlerdir. Yeniçerilerin taarruzuna eşlik eden topçular surlarda yeni gedikler açmış ve bu gediklerden yeniçeriler içeri girmeye devam etmişlerdir. Bizans askerleri direnci kırılarak geri çekilmiş ve birinci sur Osmanlı tarafından ele geçirilmiştir. Komutan Giustiniani’nin ağır yaralandığını duyan Bizans askerlerinin iyice morali bozulmuş ve askerler korkudan İstanbul sokaklarında etrafa koşuşturmaya başlamışlardır. Şehrin düşeceğini anlayan Venedikli ve Cenevizli  askerler limana yönelerek gemilere binip ülkelerine doğru kaçmışlardır. Şehir düştükten sonra İmparator Konstantin savaşta ölmüş ailesi ise Mora yarımadasına sığınmıştır. Esir alınan denizcilerin birçoğu ülkelerine geri dönmüş ve Megadük Notaras esir edilerek daha sonra idam edilmiştir. Bizans’a yardım eden rakip Şehzade Orhan ise şehrin düştüğünü görünce surlardan atlayarak intihar etmiş ve kesik başı II. Mehmet’e götürülmüştür.

Fethin Sonuçları

İstanbul fethedildikten sonra Osmanlı devleti imparatorluk olmuş, Kuruluş dönemi biterek Yükseliş dönemi başlamıştır. II. Mehmet ‘ülke alan, ülke fetheden’ anlamındaki Fatih unvanını alarak Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başlanmıştır. Tarihte çok kilit bir imparatorluk olan Doğu Roma İmparatorluğu tarihe karışmış ve Ortaçağ kapanarak Yeniçağ açılmıştır. İstanbul’un fethiyle Osmanlının, Anadolu ve Rumeli’deki toprakları birbirine bağlanmıştır. Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticari yollar Osmanlı Devletinin kontrolüne geçmiştir. İpek yolunun Avrupa’ya giden kolu Osmanlı devletinin himayesine girmiş ve kuşatma sırasında kullanılan büyük toplar aşılmaz kalelerin yıkılabileceğini göstermiş ve Avrupa’daki Derebeylikler yıkılarak mutlak monarşiler güçlenmeye başlamıştır. İstanbul’un fethiyle İpek yolunun Osmanlının eline geçmesi, Avrupalı devletleri yeni ticaret yolları bulmaya yönlendirerek Coğrafi Keşiflere zemin hazırlamıştır. İstanbul’un fethinden sonra şehirden ayrılan bilim adamları İtalya’ya giderek oradaki Antik Yunan ve Roma eserlerini incelemiş ve Rönesans hareketinin başlamasına zemin hazırlanmıştır.

                                                        

 

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim