Geçen hafta Ankara’da olmam sebebi ile yazı yazamadım. Bu yazıyı yazarken de Gümüşhane sınırları içerisinde değilim. Öyle çok uzun yazacak değilim ancak sizlerle paylaşmak istediğim bir mesele var. Hem de öyle bir mesele ki insanı hayretler içerisinde bırakıyor. Öyle zor değil anlamak. Anlatmak hiç zor değil. Bundan 3 ay öncesine kadar herkesin öcü, yaratık ve daha pek çok haşereye benzettiği yöneticilerin insan yerine koymadığı bir zümrenin ahvalini anlatacağım sizlere. Feto meselesinden sonra aziz ülkemde herkes aldatıldı. Ancak bunun öncesinde de sonrasında da Feto’yu sevmeyen iki kanat vardı. Bir Ulusalcı kesim bir de ülkücü kesim. Sonuç itibari le bir taraf seçmesi gerekiyordu bizim bürokrat kesim. Ulusalcı damar ağır geleceği için muhafazakar zümreye Ülkücü olmaya yöneldiler. İnanın Ankara Ankara olalı bu kadar hilal bıyıklı bürokrat bir arada görmedi. Ne de olsa alışkın bizim bürokratlar elbise değiştirir gibi din değiştirmeye. Bir dönemin badem bıyık modası yerini hilal bıyıklara bıraktı. Bekliyorum bir dönem sonra çeşitli bıyık tarzları çıkarsa onları da denemek isteyeceklerdir. Cumhurbaşkanlığı muhafızlarından başbakanlık yakın korumalarına özel harekattan istihbarata dizilere her yerde var bu moda. Ancak benim korkum bu badem bıyık modasından nasıl bir anda vazgeçildi ise Hilal Bıyık modasından da öyle vazgeçilmesin. Kandırılmanın moda olduğu bu çağlarda işin ucu Anadolu’nun hilal bıyıklı gariban ama vatanperver gençlerine dönmesin.
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Haykırdı, ak tolgalı beylerbeyi "İlerle!"
Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kafilelerle
Şimşek gibi atıldık bir semte yedi koldan
Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan
Bir gün yine doludizgin atlarımızla
Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla
Cennette bu gün gülleri açmış görürüz de
Hâlâ o kızıl hâtıra gitmez gözümüzde
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik
Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik
Anlayan anladı beni. Her şeyde açık açık anlatılmaz ki.