• BIST 9714.69
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Gümüşhane : 23 °C
  • Trabzon : 23 °C

KURUŞ VAR MI KURUŞ…

23.08.2017 19:14
SERHAT DOĞAN / YAZAR

SERHAT DOĞAN / YAZAR

 

Lidyalılar ile başladı her şey. İnsanlar o zamana kadar ellerindeki malın karşılığı olarak ihtiyaç duydukları eşyaları ya da malları takas ediyorlardı. Eldeki malın durumuna göre takasta kullanılacak malda değişiklik gösterebiliyordu. Sonrasında madenin mal değeri karşılığı olarak kullanılması neticesinde Para dediğimiz madde ortaya çıktı. Element tablosunda yeni bir element olarak işlenebilecek çok değerli bir element aslında. Zaman içerisinde şekillendi. Her toplum kendilerine göre değişik şekillerde madeni para üretimi yapmaya başladı. En değerlisi olan altından yapılan da vardı en değersizi krom ve bakırdan basılanda. Siyasi otoritenin yani devletin elinde barındırdığı güç nispetinde basılan paranın değeri de değişmekteydi. Kromla bakırla başlayan macera zaman içerisinde gümüş ve altına doğru ilerliyordu. Devletin büyüklük ve değeri bastığı paraya eş değer sayılıyordu. Padişahların sultanların ve kralların en büyük alameti haline gelmişti para. Para bastırıp dünyaya ilan edilip duyurulan hükümdarlık hutbe ile perçinleniyordu. Ama önce dünyaya duyuruluyordu. Anlayacağınız o ki para ile artık dünyada inanç değerleri yavaş yavaş geri plana atılıyordu. Şöyle tarihi bir yolculuk yapalım. Devlet-i Ali Osman için. Kuruluştan itibaren ele alalım bazı şeyleri…

Osmanlı devletinin kuruluş dönemini çok severim. İnanç sadakat ve temiz duygular ile hakkın rızasını kazanma mücadelesi verilmiştir. Türk’e bir yurt tutabilmek için verilen bu mücadelede para ve benzeri metaların hiç biri göz önüne alınmamış, hatta ganimet ve daha pek çok esir askere ve halka dağıtılmıştır. Kuruluş dönemi Han’larının mirasları incelendiğinde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Orhan Bey zamanında bakır ile başlayan beylik yolculuğumuz Sultan Fatihin 1478 yılında bastırdığı altın para ile devlete dönüşmüştür. Şimdi iş buradan sonra başlıyor. Osmanlı fetihlerinin pek çoğuna yakını bizlere hep dini sebeplerden ötürü yapıldı diye öğretiliyor. Ancak işin altında yatan ekonomik sebepleri inceledik mi. Mısır seferine Sultan Selim Han sade ve sadece Müslümanlara yardım, Mekke ve Medine’nin hizmetkârı olabilmek için mi çıkmıştı. İşin içinde baharat yolunun en büyük geçiş ayağı olan mısırdaki zenginlik yok muydu? Ya da Avrupa’ya yapılan sürekli seferlerin altında yatan gerçek sebep sadece gaza ve cihat anlayışı mıydı? Devletin temel ekonomisinin savaş ekonomisi olduğu bir ortamda savaşmadan geçirilen yılların devlete ne kadar büyük ekonomik sıkıntılar çıkardığı tarih kitaplarında okumuşsunuzdur. Dönem Avrupası doğunun zenginliklerine ulaşabilmek için bilimde çığır açıyor coğrafi keşifler ile birlikte keşfedilen bölgelerde kolonizasyon çalışmaları yapılıyordu. Avrupa insanlık dışı uygulamaları ile altın ve değerli madenleri kendi coğrafyasına çekmeye çalışıyordu. Para için milyonlarca Amerikan yerlisi katlediliyor Afrikalılar köle olarak kullanılıyordu. Hepsinden öte yüzyılladır egemenliği altında yaşadıkları kiliseye yani tanrıya para için karşı geliyorlar ve onun egemenliğini yıkarak seküler yapı altında din anlayışının kenara itilerek maddi anlayışın temel alındığı yeni bir dünya inşa ediyorlardı. Bizde o sıralar pek para olmadığı için hala dini ve dünyevi duygularımız ile iş yapıyor insani değerlere olan bağlılığımızı koruyorduk.

Zamanla dünya değişti. İktisat ekonomi ön plana çıktı. Madeni paranın yerini karşılıklı değer prensibi ilkesi ölçütünde kâğıt paralar almaya başladı. Hani bizim yerel tabirle “bankonot” dediğimiz kâğıt paralar. Her devletin parasının bir adı oldu. Altın gümüş yine önemini korudu ama dünyada artık dolar dönemi başlamıştı.  Bir dönem mark önemli bir para oldu. Almanların gücü paralarını da güçlü yapıyordu. Artık devletler değil devletlerin paraları savaşıyordu. Günümüzde dolar ve Euro başta giderken dinar, yen ve hepsinden önemlisi TL tüm dünyaya meydan okuyor (!)

Evet, bizim insanımız parayı sever. Eskiden yoktu çok severdi, şimdi var daha çok seviyor. Son 15 yılda Türkiye’de yaşanan iktisadi hareketlenme ile birlikte ekonomide göreceli bir iyileşme bulunmakta. Evet, artık insanların satın alma gücü şahıs nispetince önemli oranda arttı. Lakin bu iyileşme yaşanırken bir takım değerleri de geride bırakmamı gerekiyordu değil mi? Neleri geride bıraktık hiç düşündünüz mü? Öyle ahlak gelenek görenek tarzı şeylere pek girmeyeceğim. Çünkü bizler öyle bir şeyden vazgeçtik ki tüm hayatımızdan vazgeçmeye bedel haline geldi. Evet, aziz kardeşlerim bizler para için dinden vazgeçtik. Villa için şereften, araba için onurdan, mücevher için namustan ve hepsinden öte dünya için ahiretten vazgeçtik…

Haftaya devam edeceğim neden ne için nereden ne şekilde vazgeçtiğimizi…

Mertlik namertliğe boyun eğer de

Haysiyet paraya satılır olmuş

Hırsızlık yolsuzluk altın değer de

Dürüstlük çöplüğe atılır olmuş

               

 

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim