• BIST 9808.54
  • Altın 2427.694
  • Dolar 32.5699
  • Euro 35.0032
  • Gümüşhane : 29 °C
  • Trabzon : 23 °C

FETO DEĞİL: PARAMİLİTER GLADYO

07.06.2017 12:07
SERHAT DOĞAN / YAZAR

SERHAT DOĞAN / YAZAR

İnsanlar hep aynı değerlendirmeyi yaptı. Herkes önüne konduğu gibi düşündü. Herkes her şeyi işine geldiği gibi anladı. Ama kimse meselenin aslını incelemek bile istemedi. Aslında gerek te görmedi. Bu ülkede meselelerin iç yüzünü araştıranlara ya da derinlere inmeye çalışanlara neler olduğu ortada. Uğur Mumcu örnek olsun bizlere. Öldürülemez zannettiğimiz çatlı bile ölebiliyordu. Cumhurbaşkanına kadar sirayet etmişti aslında durum. Özal’ı zehirleyenler ile diğerleri arasında fark mı var. Yok tabi ki. Mesele sadece gördüğünü söyleyebilmek. Herkes görüyor aslında ama herkes söyleyemiyor. Türkiye’nin 80 ve 90’lı yıllarını hatırlayanlar bilirler ki bu devlet mafya devlet modeli ile özdeşleşmişti o dönemlerde. Mafya babaları devlet reislerinin arasını buluyor, hükümette hatırı sayılı dostları sayesinde kendilerini dokunulmaz kılıyorlardı. Çek senet ihale falan filan işler böyle yürüyüp gidiyordu. Ama bu buz dağının görünen yüzüydü. Özellikle Amerikan ve Sovyetler dağılana kadar onun güdümünde bir guruptan bahsediyorum ben. Devlete resmi tetikçi yetiştiren yapılardan bahsediyorum. Hem devlet dediğin o dönemde nedir ki. Bu ülkede 1950 sonrası Anti Amerikancı ya da milliyetçilerin devlet olabilme şansı hiç oldu mu? Olmadı tabi. Yukarıda saydığım mafyacı oluşumlar işin en alt tabakası.

   Peki, gelin bir bakalım Türk siyasi hayatında kimler var kimler.  Demokrat parti iktidarına kadar devlet sistemini elinde bulunduran merkeziyetçi kurucu kadro bu tarihten sonra çevreden merkeze doğru bir akımın kuvvetli olduğunu anlamışlar ve bu durumun önüne engel teşkil etmek yerine bunu yönlendirmek istemişlerdir. Ancak Amerika bu durumu bizden daha iyi kullanmış ve bu tarihten itibaren Türkiye’de 3 gurup oluşmuştur. Bunların en büyüğü olan NATO taraftarları Amerika Birleşik devletleri ile işbirliğini savunana ancak zaman içerisinde kukla haline gelen bir guruptu. Merkez Sağ oluşumların bundan sonraki en büyük müttefiki konumuna gelecektir Amerika. Beslendikleri yer hep orası olacaktır çünkü. Siyasette bu kadar etkin iken bu işin istihbarat boyutu ile de uğraşanlar olacaktı elbet. İşte burada GLADYO devreye giriyor ve anti Amerikancılara bu ülkede savaşın büyüğünü açıyor. İkinci gurup ise Sovyetler ve sonrasında Rusya destekli Avrasya ekolü. Bunları sıradan solcular olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. İçlerinde sol bir gurup var. Zaten sol dediğin mantar gibi bölünerek çoğalmıyor mu? Bunlar da öyle. Bu kesim kendisini CHP Ve DSP içerisinde yıllara gizlemiş Vatan partisi ile artık seslerini ayyuka çıkarmışlardır. Başlangıçta Sovyet destekçisi modelinde örgütlenseler bile sonraki süreçler ele alındığında görülecektir ki milli bir yapı kazanmaya doğru gitmişlerdir. Ancak hiçbir zaman Amerikan sigarası bile içmemişlerdir. Son gurup ise bu milletin makûs kaderini hep sırtında çeken Milliyetçi gurup. Alparslan Türkeş ile siyasi sahnede kendilerine yer bulsalar da aslında devletin kurucu kadrolarının kendileri olduğu bilinci her zaman hâkimdi onlarda. Kendilerini devletin asıl sahipleri gibi görüyorlardı. Bu yüzden hem moskof hem de kovboylarla savaşıyorlardı. İşin ilginci GLADYOYA hizmet ediyor ve bunu devlet adına yaptığını düşünüyorlardı. Her daim merkez sağ çizgide yer aldılar. Sol çizgiye çok az da olsa koalisyon hükümetleri ile girdiler. Ancak şahsi kanaatim bu durum mevcut sistemi zora sokmamak ve hükümeti denetim altında tutmak maksadı ile yapılmıştı.

Gel gelelim meselenin sonraki boyutlarına. İlk anlattığım Amerikancı gurup ve Gladyo yapısı zaman içerisinde Türkiye’de kendisine o kadar geniş bir alan oluşturdu ki devlet kendi devletleri gibiymiş gibi davranmaya başladılar. 1970 ile 1980 arası iyi incelendiğinde ne demek istediğim gayet iyi anlaşılacaktır. Ancak dünyada yeni bir çağ açılıyordu ve Türkiye’de buna ayak uydurmalıydı. Eskilerden kimse ile çalışmak istemiyordu Amerikancı ekol. Demirel, Erbakan ya da Türkeş onlar için güvenilir değildi. Onlara yeni biri lazım dı. Buldular da. Sonra mı sonra Türkiye’ye bir tasarım dönemi başladı. Büyük mafya babaları ceza evine alındı. Türkiye’de Amerika karşıtı kim varsa ya öldürüldü ya kaçırıldı. Bankerler sıfırlandı. Eskiye ait ne varsa sıfırlama taraftarı olan Amerika kendi yetiştirdiği tetikçileri de affetmedi. Toplumsal bir kargaşa fırtınası baş gösterdi. Türk parasına operasyon çekildi. Halk hükümete isyan bayrağını çoktan çekmişti. Sonra bir anda bir parti ortaya çıktı. Para dağıtmadı hiçbir zaman. Şartları çok iyi okudu ve insanlara umut dağıttı. Sonra mı? Sonrası iktidar. Amerikancı yapı artık mafya devlet modelinden tetikçi devlet modelinden siyasi devlet modeline geçiyordu. Kendisini hem parti içerisinde gizliyordu hem de diğer yapılarda. Bu şekilde GLADYO kendisini bir sonraki modele çevirdi. Artık Gladyo yapılanması ocak içerisinden ya da diğer farklı yapılardan kendisine tetikçi aramıyordu. İş daha da çeşitlenmiş GLADYO silah döneminden kalem dönemine geçmişti. Türkiye de tarikatlar ve cemaatler içerisinde örgütleniyor hatta çok önemli makamlara gelmeye başlıyorlardı. Basın yayın cemaat ve daha farklı oluşumlar ile herkese tek tek sirayet etmek yerine tüm topluma bir anda sirayet etmeye başlamışlardı. Artık devlet içerisinde devlet yoktu. Devlet içerisinde ayrı bir toplum oluşturulmuş ve mevcut iktidara her şeyi yapabilecekleri duruma gelmişlerdi.  GLADYO artık Türkiye cumhuriyeti devletine Paralel bir devlet olmuştu…

Peki, kim bu duruma ön ayak oldu. Bugün bu gurup ile mücadele etmeye çalışanlara soruyorum. Hiç düşünmediniz mi sizlere kendi çabanız dışında oluşum sağlayanlar sizlere koltukları verenler gün gelecek boynunuza ilmek geçirir diye? Biraz sorgulayın kendinizi.

Haftaya yazının 2. Kısmı ile devam edeceğim.2. kısımda da bu yapının Türkiye’de ne şekilde birileri tarafından yapılandırıldığı üzerinde duracağım.

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim