BULGUR PİLAVINI UNUTTUK

Bir tane Alman, Fransız, İngiliz, Arap turisti gören oldu mu Gümüşhane’de?

Ben görmedim.

Hiç sorduk mu kendi kendimize neden yabancı turistler Gümüşhane’ye gelmiyorlar diye

Maçka’nın Sümela’sına gelip neden geri dönüyorlar?

Bir yazımda ne demiştim, ‘Gümüşhane’nin turizmde mutfağı Limni Gölü’dür.

Sezon bitiyor, hala Limni Gölü’nün yoluna bir araç sokup ta yolunu temizleyemedik, biliyor musunuz? Gelen araçlar Zigana köyünden geri dönüyor. Yolu bilmeyenler ise ‘yedi tövbeyi bir verip’ geri dönüyorlar. Pişmanlığın haddi hesabı yok. Çok zor muydu bir greyderi şu yola sokup da temizlemek?

Peki, biz ne yapıyoruz?

Toplantı üzerine toplantı düzenliyor, “olmazsa olmazımız turizm” diyoruz. Konuşuyoruz, konuşuyoruz. Saatlerce konuşuyoruz. Günlerce konuşuyoruz. Sezon geçiyor, yine konuşuyoruz.

Süleymaniye’yi konuşuyoruz, ses yok.

Sadak’ı konuşuyoruz, ses yok.

Sarıçiçek Türk Evlerini konuşuyoruz, ses yok.

Santa Harabelerini konuşuyoruz, ses yok.

Konuşuyoruz, konuşuyoruz. E güzel ikramlardan da tatmıyor değiliz.

Sezon bitti, bitiyor.

Boş ver canım.

Biz nasıl olsa yıllardır konuşuyoruz, bu yılı da konuşma ile geçirsek çok mu?

Hep düşündüm, acaba eksik nerede diye, bir türlü bulamadım.

Bu yazımı yazarken hatırladım. Sizler de hatırlarsınız, ‘Kuru Fasulye İle Turizm Olmaz’ diye. Hatırladınız değil mi?

İşte eksik orada.

Ama eksiklik bende değil.

Ankara’da düzenlenen ‘Gümüşhane Günleri’ ile İstanbul’da düzenlenen ‘Feshane Günleri’ yapıyorduk. Bu yıl da yapmıştık.

Günlerimize katılan konuklara ‘Kuru Fasulye’ ikram etmiştik.

İşte eksiklik orada.

Hiç ‘Kuru Fasulye’ yanında Kelkit buğdayından yapılmış ‘Bulgur Pilavı’ olmayınca olur mu?

Olmaz.

Ne yapalım, onu da gelecek yıl düzenlenen tanıtım günlerinde ikram ederiz.

Kuru fasulye ve pilav hatırına belki bir şeyler yaparız da, beş-on tane yabancı turist gelir.

İyi haftalar dileğiyle.