• BIST 9082.92
  • Altın 2324.376
  • Dolar 32.3608
  • Euro 34.9381
  • Gümüşhane : 13 °C
  • Trabzon : 17 °C

ARTIK OYUN BAŞLADI…

14.06.2017 11:52
SERHAT DOĞAN / YAZAR

SERHAT DOĞAN / YAZAR

Aslında her şey yolunda devam ediyordu. Küreselciler planlarını yapmışlar ve oyuncular ise sahneye koyuyordu. Plan dedim ise öyle hemen hazırlanan bir plan değil. Temeli 100 yıl önce atılan ancak uygulamaya yeni konulan bir plandı. Sadece aktörler ve işlenişi değişmişti planın. Oyun aynı oyundu. Meselenin özünde yatan gerçek ise aynen şu şekilde ifade ediliyordu. “Bölge Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir coğrafyadır. Öncelikle burada incelenmesi gereken mesele bölge hangi bölge olduğudur. Meseleyi doğrudan ele aldığımız da önümüze sadece Türkiye coğrafyası çıkmaktadır. Ama planın tamamı düşünüldüğünde kast edilen bölgenin Ortadoğu coğrafyasının tamamı olduğu anlaşılmaktadır. Petrol ve doğalgaz bilinen sebepler. Bölgedeki su kaynakları şu an çok önemli olmasa da bölgede oynanan oyunu tetikleyen ikinci faktör. Ama işin altında yatan asıl mesele küresel güçlerin bölgede İsrail için oluşacak her türlü tehdit anlayışını ortadan kaldıracağı idi. Bu durum için atılıyordu pek çok şeyin temeli.

  Geçen yazımızda bahsetmiştik. Dünya yeni bir düzene hazırlanıyordu. Bu durum içerisinde Türkiye de nasibini alıyordu. Burada olayları iyi okumak gerekiyor. Çünkü milenyum çağı ile birlikte artık savaş meydanları değil yürütülen diplomatik temaslar ve ülkelerin kıta dışı operasyonları pek çok şeyi belli edecekti. Küreselcilerin kontrolündeki Amerika sadece Türkiye değil çıkarı doğrultusunda her yerde yeni bir düzen arayışına girdi.  11 eylül saldırısı sonrasında Küresel Terör tabirini yeniden tanımlayarak terör ihtimali olan her yere el atma imkanına kavuşmuştu. Bunu yaparken el altından yeni terör örgütleri oluşturuyor bunların karışıklık çıkardığı her yerde ise kendine müdahale hakkı görüyordu. Afganistan yeni çağın oluşumunda ilk darbeyi alan ülke olacaktı. Terörün kalbi olarak nitelendirdiği Afganistan fiili olarak Amerika tarafından  bombardımana tabi tutulmuştur. Bu süreçte ona en büyük desteği ise Pakistan vermiştir. Ancak Amerika Afganistan üzerinden Pakistan’ı dengede tutmayı düşünüyordu. Nitekim Pakistan da Pervez Müşerref ile kontrolü elinde tutan Amerika Benazir Butto’nun reformcu söylemlerinden rahatsız oldu. 2007 yılında Butto öldürüldü. Hemen öncesinde ise Ortadoğu coğrafyasına el atan Amerika Bölgede bir tehdit olarak gördüğü Saddam Hüseyin’e silahı çevirmişti. Elinde kimyasal silah olduğunu söyleyerek Irak üzerinden tüm Ortadoğu devletlerine mesajını vermişti. Hatırlayın bakalım 1 mart tezkeresi geçmedi diye biz bunun bedelini neyle ödedik. Yavaş yavaş bölgede ateşi yükselten Amerika, emniyet sibop’u olarak Türkiye’yi görüyordu. Türkiye bölgede tüm İslam devletlerine rol model olmalıydı. Yanımızda olan işte böyle olur diyebilecekleri bir ülke modeli olsun.

Gelelim Türkiye’ye. Geçen hafta demiştim yine diyorum. Bunlar bu ülkede yeni değiller. Rahmetli Menderes’in bize attığı NATO kazığı günübirlik bir kurtuluş olarak gözükse de bizim için aslında Türkiye’nin geleceğine kendi elimizle ambargo koyduğumuzun da resmiydi. Neyse mesele o değil. O ayrı bir haftanın konusu. Benim burada değinmem istediğim mesele Türkiye’de neler yaptı bunlar. Söylemiştim 60 ve 80 darbeleri ile sağlamlaştırdılar kendilerini. Başlangıçta sadece ordu içerisinde sağlam bir yapı kurdular. Zamanla devletin diğer kuvvetli noktalarına kadar girdiler. 70 ve 80’li yıllar bizlerin mafya devlet modeli ile siyasi ideolojik karmaşalarda geçirdiğimiz yıllardı. 2000 yılı ile yumuşak güç modeline geçenler bizde de yeni bir yapı oluşturdular. Demirel ya da diğer siyasi liderler ile çalışmak istemiyorlardı. Onlara genç dinamik bir yapı lazımdı. Ellerinin altında zaten FETO denen habis mel’un vardı. Ancak  onun yapısına ön ayak olacak bir de siyasi oluşum gerekliydi. Aradılar. Aradılar. Ne Avrasyacı kanatta ne de milliyetçi kanatta onlar için çalışabilecek bir yapı yoktu. Onlar için en ideal olan demokrat ve liberal kökenli guruplar ile ülke yönetmek arzusu ile yanıp tutuşan İslamcı kesimdi. Öylede oldu zaten. Kendilerini bu gurup içerisinde gizlemeyi başardılar. Birileri bir zamanlar çıkıp Büyük Ortadoğu projesine eş başkanlık edeceğiz derken bu cümleleri kendi istek ve arzusu ile kurmuyordu. İçine sıkıştığı bu gurubun ona dayatması olarak kuruyordu. Kurmaya da mecburdu. Türkiye’yi el altından kullanma amacı güdenler sistemi öyle bir oturtmuşlardı ki her işlerini rayında yapıyorlardı. Afgan uyuşturucusu ırak üzerinden Türkiye ve Avrupa pazarlarına açılıyordu. Irak coğrafyasında ise işler daha da zengindi. Organ ticareti, petrol ve doğalgaz yatakları Amerikalı şirketler tarafından talan ediliyordu. Türkiye az biraz kafasını kaldıracak olsa hemen uyarıyı çekiyorlardı. Irakta askerimizin kafasına çuval geçirdikleri zaman sesimiz dahi çıkamıyordu. Bize verilen mesaj gayet netti. Sizin önünüze ne korsak onunla idare edeceksiniz. Fazlasına uzanmayın bile. FETO ile devletin sinir uçlarını ele geçirmeye başladıklarında ilk iş Avrasyacı gurubu deşifre etmek olmuştu. Çünkü onlar için en büyük sıkıntı Rus taraftarları idi. Ergenekon ve Balyoz sürecinde istemedikleri kim varsa ya deşifre ettiler ya da konuşamayacak derecede susturdular. Az biraz bağımsız politikalar üretmek istesek durum farklılaşıyordu. İşte bağımsız Türkiye’nin ilk ayak sesleri de o andan sonra gelmeye başladı….

Haftaya Ergenekon ve Balyoz sürecinden 15 Temmuz sürecine değineceğim. FETO köpeklerinin nasıl en tepeye kadar sızdıklarını ve devletin en tepesinin aklını nasıl zehirlediklerini anlatmaya çalışacağım.

Yapılan yorumlardan Gümüşhane Olay Gazetesi sorumlu tutulamaz.

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2013 Gümüşhane Olay | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : (0456) 213 66 63 | Haber Yazılımı: CM Bilişim